13.11.03

Kanadalı Türklerden Şiir Antolojisi

Toronto Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde 20 yıldır öğretim üyesi olarak çalışan Aysan Sever’in editörlüğünü yaptığı bir “Şiir Antolojisi” yayınlandı.

Kanada’da yaşayan Türklerce çok beğenildiği söylenen antoloji, 21 şairi bir araya getiriyor. Bu şairler Vecihe Büyükaksoy, Sâra Bilge Çağlar, Mehmet Şander Çalışal, Nezihe Dubrovaç, Ulya Erkman, Berjouhy Erten, Saniye Gürses, Bora Hınçer, Aynur İlkay, Ali ince, Susan Akrish, Hülya Oyman, Nurcan Ökem, Sevim Önen, İhsan Pala, Fadime Sarıkaya, Ahmet Hakkı Sever, Aysan Sever, Saffet Sever, Nilüfer Türkvan, Sabri Ünsal.

Antolojyi katılan şairlerin işledikleri konular, göçmenlik, ayrılık,kavuşma, gurbet, yalnızlık, vatan, aile sevgisi, Kanada ile Türkiye’nin benzerliği ve farklılığı üzerine.

Antolojinin hazırlanışı altı aydan fazla sürmüş. 500 adet basılan kitabın giderleri, Toronto’daki Türk topluluğu tarafından karşılanmış. Radyo Merhaba’nın da önemli katkıları olmuş. Kitaptan edinmek isteyenlerin Radyo Merhaba ile iletişime geçmeleri isteniyor. Antolojide, her Türkçe şiirin ingilizce açıklaması, her İngilizce şiirin Türkçe açıklaması yer alıyor.

9.11.03

Zamansız Şehir İstanbul




Ömer Muz: "İstanbul bir gün insanlığın başkenti olacak."


Istanbul sehrine tutkun ve suluboya resimleriyle, genc kusak Türk Resim Sanatı'nda kendine bir yer edinmis olan ressam Ömer Muz; New York, Turkish Center’da, 4 –21 Kasim 2003 tarihleri arasinda, Cumhuriyet’in 80. Yıldonümü kutlamalari çerçevesinde Timeless City Istanbul / Zamansız Şehir İstanbul adlı bir sergi açtı. Sergi, New York Kültür ve Turizm Ofisi’nin sponsorlugu ve Kultur ve Turizm Ataşesi Levent Demirel’in destegiyle, Light Millennium’un organizasyonunda ve Bircan Unver’in kuratorluguyle gerçeklesti.

Daha onceki 21 suluboya sergisinde de yogun olarak Istanbul temasini isleyen Omer Muz’un, bu sergisinin ozelligi ise: Istanbul’un bugunu, yasayan Istanbul ve Cumhuriyet Turkiyesi merkezindeki izlenimleriyle; dün’e, Istanbul’un kozmopolitik, cok zengin tarihine ve kulturel degerlere referans veren resimleri kadar, Bütün Zamanlar resmiyle; Istanbul’u, uzak bir gelecekte de dusleyen, degisen-degismeyen Istanbul siluetini ongoren, Dun-Bugun-Yarin adli triptik resmiyle de gelecegin Istanbul’unu ongorerek, referans vermesi. Sergi tamamen sanatcinin 2003 yili çalismalarindan olusuyor ve 54 adet suluboya resmi yer aliyor.

Roportaj: Bircan Ünver

- Resim - suluboya sanatina getirdigin katkinin ne oldugunu dusunuyorsun?

Aslında bana göre "suluboya sanati" diye bir kavramı resim sanatinin içinde ayri bir yere oturtmak pek dogru degil zira suluboya olsa olsa sadece yagli boyadan ya da diger bilinen tekniklerden ayri bir tarz olabilir .

Katki sorusuna gelince ben bir sanatçiyim ama misyoner degilim ve bu anlamda suluboya teknigini seviyorum çünkü yagli boya tekniginde arayip bulamadigim sihiri büyüyü ya da romantizmi onda buldum. Suluboya da seffaflik vardir, yalinlik vardir, romantizm vardir, trasparanlik vardir ve bana göre hayatin içinde dürüstlügün de simgesidir .Iste suluboya da bu özellikleriyle yasamin dürüstlük gerçegiyle yüzlesmemize katki saglar ve herkes bilir ki suluboya da hataya yer yoktur.


Bugune kadar açtigin sergilerde gosterdigin tematik ve teknik asamalari kac ana bolümde ve nasil tanimliyorsun?

Tüm sergilerimde olamasa bile çogunlukla Istanbul temasini isledim çünkü yasadigim kentin gerçegine taniklik eden bir sanatçiyim. Teknigimi ise zaman zaman özgür, rahat firça sürüslerimin pesinden giderek izleyenleri zaman, mekan ve insan gibi kavramlari soyutlamadan her zaman diri tutma çabasinda oldum.

.Aslinda bu tarz bir terminolojiyle resimlerimin kritik edilmesine karsi duran bir sanatçiyim. Çünkü ben sanatta anlasilmaz olanlarin yaninda degil tam tersi anlasilan, yalin bir dille resimde derdini anlatmaya çalisan bir sanatçi oldum. Benim resimlerim dürüstlük felsefesini yansitan yalin ve mütevazi çalismalardir.


New York serginin; ornegin “Üc Istanbul” veya “Sevgili Istanbul” adli sergilerinden farkliligi veya ozgunlügü ne olacak?

-New York sergisinde, Istanbul'dan farkli olan yanlarindan daha çok benzesen yönleri bence daha fazla. Zira ayni kaderi paylaşan iki kentte yasamin tüm kesisen yönleriyle yüzyüzeyiz. Istanbul belki kentsel anlamda, New York kadar büyük bir megapol degil ama tarihsel anlamda oldukça derin farkliliklari olan ve mistik yönlerini binlerce yildir yeryüzünün tüm sanatçilarina büyülü bir atmosferde sunmufl bir kent. Bu kentin sanatçisi olmak, o kadar kolay degil ama zengin bir ayricalik .

New York'u ise henüz görmedim ama televizyon ve sinemelardan gördügüm kadariyla iki kentin sosyal yönleriyle benzesen bir yapisi var adeta Kültürel kimlikler ve dinsel mezhepsel ve hatta son zamanlarda bir takim mistik tarikatlariyla ayni, New York'a benzer yasam tarzi olusaya basladi.

Ayrica kentin kuzeybatisina kurulan gökdelenlerle de bu benzeyis daha da kuvvetlendi. Ise tüm bunlari, Istanbul'un geleneksel ve tarihi dokusundan ayristirarak düsünürsek, geriye kalanlar daha yüzlerce yil, binlerce sanatçiya esin kaynagi olacak ve belki de Istanbul bu yapisiyla bir gün insanligin baskenti olacak.

Bu sergi ile basarmak istedigin ne?

-Ben bir sanatçinin varolus amacinin evrensel olduguna inanan biriyim. Yani her sanatçi, sanatini icra ederken yasadigi mekanin disina tasmak ister sanatta belli olgunluklara erismis bir insan bu birikimlerini ve deneyimlerini yeryüzünün baska yerlerinde yasayan insanlarla paylaflmak ister. Çünkü çagimiz iletisim çagi ve sanat tüm isanligin varolus sürecinde oldugu gibi bu gün de en güzel ve en barisci bir iletisim aracidir. Bu anlamda günümüz sanatçisi olmanin getirdigi yükümlülük bunu gerektirir.

Bu sergi de belirgin farkliliklar ön plana çikarmak gibi bir düsüncem yok ama yine de bu kentin tüm insanligi çagiran davetkar bir yani var belki bu yanini ön plana çikarmayi deneyebilirim.

Her sanatci giristigi ugrastan zaferle çikmak ister bu her komutanin girdigi savaslari kazanmasina benzer. Belki savas burada ironik bir tanim oldu ama temelde basari, her zaman mücadelenin ardinda, kazanmak istedigimiz bir ödüldür.

Bu sergide yogunlasmak istedigin uc ana temayi tanimlar misin?

* Istanbul bir dünya kentidir burada insanligin bütün renklerini, bütün kültürlerini ve bütün dinlerini özgürce yasayabildigini.

* Istanbul'da her kösenin insanda yasattigi duygulari, dünyanun baflka bir köflesinde yasamanin olanaksizligini…

* Içinden deniz geçen bir sehrin bogazinda yüzen vapurlari yansitmayi…

- . -

@ Bircan Unver, Light Millennium, 6 Temmuz – 3 Kasim 2003, New York.
E-mail: contact@lightmillennium.org
Web site: http://lightmillennium.org

ANA SAYFA